YERYÜZÜNE DOKUN : T.C. McLuhan
“Kızılderili Gözüyle, Kızılderili Benliği.”
“Nerede bugün Pequotlar? Narragansettler, Mohawklar, Pokanotler ve halkımın bir zamanlar güçlü olan diğer kabileleri nerede? Yaz güneşinin altında eriyip giden kar gibi, beyaz adamın açgözlülüğü ve baskısıyla yok oldular.” / Tecumseh Shawnee Reisi.
Kızılderililer dünyanın en geç keşfedilen yenidünyasının, Amerika kıtasının çocukları. Onları Western filmlerinde kovboy konvoylarına saldırırken, kafa derisi yüzerlerken izledik. Tommiks, Texaslarda yüzleri boyalı elleri baltalı dövüşürken öldürülürken gördük.
Sonraları içimizde bir şüphe belirdi. Ya anlatılanlar doğru değilse? Ya bu insanlar farklı bir yaşamın temsilcileriyseler. Ardından 60’lı yılların çiçek çocukları, doğaya dönüş ve Şaman kültürünü tekrar keşfediş, doğanın ruhlarını yeniden dinleyiş, kızılderililere (Kolomb Amerika’yı Hindistan sandığı için konulan bir aptal tanımlamayla İngilizce Indians) yeniden bakış.
Hayret, suskunluk. Ardı ardına çıkan bilge kızılderililerin örtbas edilmiş duyulmamış güçlü, derin sözleri. Melez kahramanların doluştuğu sinema filmleri, Kurtlarla Dans, koruma programları.
Geriye dönüp bakış ve acı tabloyu görüş. Koca bir ırkın milyonlarcası bir yüzyıldan az sürede yokedilmiş. Onların sözlerini bize ulaştıranlarsa, toplama kamplarında beyazlaştırılmış, kültürel erozyondan derdini anlatacak kadarını kapıp, sözleri beyaz adamın ruhsuz kelimelerine döken bir avuç kızılderili.
İşte bahsettiğimiz kitap bu. Yeryüzüne dokun. Okurken kimi zaman şaşıracak, kimi zaman büyük bir dünyanın yitip gittiğini görecek, kimi zaman anlayışla gülümseyecek, kimi zamansa yüreğiniz açıksa, cesurca ölüşlerine ağlayacaksınız. T.C. McLuhan tarafından yazılmış kitabı İmge yayınevi yayınlamış.
Birinci elden, onların ağızlarında dökülen sözler, benimkiler gibi öfke dolu değil. Tevazu ve büyük kardeşin küçüğüne öğütleri gibi, yine de beyaz kardeşine usulca ve yürekten yakarışlarla dolu.
Kitaptan bir kaç sesleniş;
“Evet – biliyoruz ki sizin gelişiniz, bizim ölümümüz.” Chiparopai, yaşlı bir Yuma kızılderilisi
“Biz sessizliği severiz; farelerin küçük oyunlarına aldırmayız; ağaçlar rüzgarda hışırdarken, biz korkmayız.” Kızılderili Reis’ten Pennsylvania Valisine, 1796
Ölüm ve doğa arasındaki ilişki, Bedagi(Büyük Gökgürültüsü) tarafından 1990’lerin başında anlatılıyor. “Yüce Ruh bizim babamızdır ve toprak da annemizdir. Annemiz bizi besler; toprağa koyduğumuz şeyleri bize geri verir ve aynı şekilde, bize şifalı bitkiler de verir.
Eğer yaralanmışsak, annemize gider, iyileştirmesi için yaramızı ona değdiririz. Hayvanlar da aynı şeyi yapar, yaralarını toprağa değdirir. Ava çıktığımızda, yayımız ne kadar güçlü olursa olsun, geyiği öldüren bizim okumuz değildir; onu öldüren, doğadır. Ok, derisine saplanır ve bütün canlılar gibi, geyik de iyileşmek için annemize gider. Yarasını toprağa değdirmeye çalışır ve böylece, oku daha derine iter.
Bu sırada, ben takip ederim. Görüş alanımın dışındadır ama ben kulağımı ormandaki bir ağaca dayarım ve o bana sesi iletir, geyiğin ne zaman tekrar sıçradığını duyar, takip ederim. Geyik, okun acısı yüzünden gene durur, yarasını toprağa sürter ve oku daha derine iter. Ben, zaman zaman kulağımı bir ağaca dayayarak, devamlı takip ederim.
Yarasını sürtmek için her durduğunda, oku biraz daha derine iter ve en sonunda neredeyse düşecekken ben ortaya çıktığımda, ok vücudunun içinden geçmiştir.”
“Ağaçların konuştuğunu bilir miydiniz? Evet konuşurlar. Birbirleriyle konuşurlar; kulak verirseniz, sizinle de konuşacaklardır. Asıl sorun, beyazların dinlememesidir. Kızılderilileri dinlemeyi hiç bir zaman öğrenemediler, bu yüzden doğadaki başka sesleri dinleyeceklerini de sanmıyorum.
Oysa ben, ağaçlardan çok şey öğrendim; bazen hava, bazen hayvanlar, bazen de Yüce Ruh hakkında.”
Tatanga Mani(Yürüyen Bufalo /1871-1967)
“İlk Amerikalı, gururuyla, eşsiz bir alçakgönüllülüğü birleştirmişti. Kibirli bir ruh, onun doğasına ve öğretilerine tamamen aykırıydı. Konuşma gücünün, insanı dilsiz yaratılmış şeylerden daha üstün kılan bir özellik olduğunu asla iddia etmedi; tam tersine bu onun için tehlikeli bir armağandı.
Kızılderili hala sessizliğe inanır – kusursuz bir dengenin işaretine. Sessizlik, beden, beyin ve ruh dengesidir. Kendi benliğini koruyan insan, varoluşun fırtınalarında her zaman sakin ve sarsılmazdır. – ağaçta sallanan yaprak ya da parlak gölün üzerindeki dalga gibi değildir onun ki, okuyup yazmayı bilmeyen bilgenin kafasında, örnek bir yaşam biçimidir.
Ona “Sessizlik nedir?” diye sorarsanız, size şöyle cevap verecektir. “Yüce Gizem’dir!” Kutsal sessizlik, O’nun sesidir!”. Eğer “Sessizliğin meyvaları nedir?” diye sorarsanız, “Kendine hakim olma, gerçek cesaret ya da dayanıklılık, sabır, asalet ve saygı. Sessizlik, karakterin temel taşıdır” diyecektir size.
Ünlü yazar Ohiyesa.
Not: Bu kitabı hediye ederek, verebileceği en güzel armağanı sunan Okan’a teşekkür ederim.
Kitabı Satın Almak İçin :
http://www.ideefixe.com/kitap/tanim.asp?sid=X85HDDXOBD2DD0FP4JNU&referer=80239
Kaynakça:
http://www.imgekitabevi.com/product_reviews_info.php?products_id=4772&reviews_id=72
http://www.grandfathersspirit.com/native/cards5.html
http://www.iphotocentral.net/search/detail.php/64/8/0/CCI9415-L/8