“Bundan binlerce sene önce yeryüzünün büyülü devirlerinde insan henüz üçüncü gözünü kaybetmemişken efsanevi bir Kral Peygamber yeryüzünün ve gökyüzünün efendisi olmuştu. Cinlere insanlara ve hayvanlara hükmeden bu kral peygamber Hz. Süleyman’dı. Ve yetkesinin kaynağı olduğu sanılan güçlü bir mühür yüzük taşıdığı söyleniyordu. Fakat bir gün bu muhteşem yüzük çalındı. Süleyman sahip olduğu herşeyi kaybetti. Ve mührün yokluğunda geçen o acı günlerde kendisindeki asıl mührü, Mühr-ü Süleyman’ı buldu.”Devamını Oku →
“Gövde bilgelik ağacıdır / Zihin ise parlak bir ayna /
Onu hep temiz tutmalı ki / Üzeri toz tutmasın”
yazmış Shen Hsiu Usta altıncı Zen Ustası olmak için duvara
ve ertesi gün başka bir şiir varmış altında
“Ne bilgelik ağacı var / Ne de parlak bir ayna/
Yok boşluktan başka bir şey / Toz nereye konacak?”
Aşçı yamağı bu şiiriyle büyük bilge altıncı Zen Piri Hui Neng olmuş Devamını Oku →
“Aşk nedir?” dediler Mansur’a. “Sabredip bekleyin” dedi.
“Üç güne varmaz görürsünüz.” Önce kollarını ayaklarını kestiler
Her uzvu “Aşk” dedi. Astılar, bedenini o yine “Aşk” dedi.
Yakıp küllerini nehre saçtılar.
Her bir zerresi Aşk ile Enel-Hak dedi.”Devamını Oku →
“Biliyorsun, şu anda rüya görüyorsun ! Ama.. Ama ben uyanığım! Seni görüyorum. Bedeninin dışındasın, bu bilinçli bir rüya. Senin rüyana girdim. Aynı rüyayı görüyoruz.”Devamını Oku →
İskenderiye Kütüphanesi’nin alevleri boğucu dumanlarla göğü kaplamıştı. Okuma yazma bilmeyen halk bile yapılan yağmanın farkındaydı. Bir çoğu ağlıyordu. Yüzbinlerce tomar bilgi, çağlar süren bilgelik … Tümü yitip gidiyordu zalim alevlerin dudaklarında. Her bir çıtırtı, ağlayan bir emekti aslında. Kütüphaneci rahiplerde ağlıyordu. Sadece biri sessizdi. Saldırganlar alaycı mağrur zırhlarıyla çevrelerindeydiler. Rahip sessizliğini bozarak arkadaşlarına döndü. “Üzülmeyin…Tümü Akaşik Kayıtlarda” Devamını Oku →